14 Şubat 2017 Salı

Evde Bakım Projesi ve Büyükanne Yardımı

img_0630Zuhal Alemdar Polat'ın yazısından aynen aktarıyoruz:
"Evde Bakım Projesi ve Büyükanne Yardımı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ortak protokollerle yürütülen iki çalışma. Şimdilik her ilde uygulanmıyor ama başarılı olmaları halinde tüm Türkiye’ de uygulanması planlanıyor. Çok soruluyor ve doğru bilinen çok yanlışı var. Çok net ve en yalın halleriyle özetlemek istiyorum, umarım işinize yarar. Evde Bakım Projesi ile başlayalım;
-Amacı kayıtlı kadın istihdamını artırmak. Anne çalışırken çocuğuna bakan kadının da sigortalı olması birincil amaç. Proje 06.03.2015 tarihinde İzmir, Bursa ve Antalya’ da başladı. 01.12.2016 tarihinde İstanbul ve Ankara’ da proje kapsamına alınarak genişletildi.
-Şartları taşıyan annelere aylık 1.200,00 TL ye yakın bir ödeme yapılıyor. Eğer çocuk engelli, tek ebeveyn anne ya da bakıcının sertifikası mevcutsa bu tutar 1.500,00 TL oluyor.
-Projeye başvuru şartları annenin T.C vatandaşı olması, projenin yürütüldüğü illerde (İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya) ikamet etmek, başvuru tarihinde çocuğun iki yaşını aşmamış olması, annenin bir işverene bağlı olarak sigortalı çalışması ve ücretinin başvuru tarihinde mevcut brüt asgari ücretin iki katını geçmemesi.
Büyükanne Yardımı Projesi şartları;
-T.C vatandaşı olmak ve projenin uygulanacağı illerde (Sakarya, Konya, Tekirdağ, İstanbul, Bursa, İzmir, Antalya, Ankara, Kayseri, Gaziantep) ikamet ediyor olmak ,
-Çocuk ve annenin aynı evde, büyükannenin ise aynı il sınırları içinde ikamet ediyor olması,
-Başvuru tarihi itibarıyla bakımı üstlenilecek çocuğun 3 yaşını doldurmamış olması,
-Annenin en az 18 yaşında olması,
-Annenin özel sektörde, iş sözleşmesine tabi ve sigortalı olarak bir işte fiilen çalışıyor olması ve destek süresi boyunca işten ayrılmaması(sigortalı adına Sosyal Güvenlik Kurumu’na en az 360 tam gün prim ödenmiş olmalıdır.),
-Annenin 4857 sayılı İş Kanununda düzenlenen analık hali izin süresini (doğum sonrası 8 hafta) geçirmiş olması ve başvuru tarihinde fiilen çalışıyor olması,
-Anne ve babanın ücret gelirinin belirlenecek üst sınırı (güncel asgari ücretin üç katı 5.332,50 TL) aşmaması,
-Annenin işvereni ile üçüncü dereceye kadar (üçüncü derece dâhil) kan ve kayın hısımlık ilişkisinin bulunmaması,
-Karşılıksız desteğin verildiği süre boyunca çocuk bakımı amacıyla ayrıca bir bakıcı istihdam edilmiyor olması,
-Büyükannenin çocuk bakımını engelleyecek fiziksel veya ruhsal rahatsızlığının bulunmaması.
Her iki projeninde uygulama aşamasında sıkıntıları olmuştur, olacaktır (siyasetçi gibi oldu ama:)) Şu an incelememizde olan evde bakım projesinde yurdum insanının cinliklerinin sınır tanımadığını görüp hayretler içinde kalmaya devam ediyoruz. Benim buradaki fikrim çok radikal hatta eminim tepki de çeker ama yine de belirtmek isterim. Özellikle Evde Bakım Projesinde özellikle hedeflenen kadın çalışanların neredeyse tamamının (%1 pay bırakıyorum) vazgeçilmez bir kariyerleri olmuyor. Yani vasıflı ya da vasıfsız da olsalar uzun bir aradan sonra (bir yıl ya da daha fazla) piyasa şartlarında aynı ücretle eski işlerinin benzerini bulabilecek konumda oluyorlar. Bu nedenle bu yardımın anneye yapılması ve sigorta primlerinin işsizlik sigortası fonundan karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu anneler için devlet destekli mahalle kreşleri, oyun grupları vb oluşturularak anneye manevi destek de sağlanmalı. Yani anneyi bebeğini hiç bilmediği bir kadına emanet edip bu yardımdan faydalanabilmek adına kırk türlü hesap yapmaya itmektense, çocuğuna iki yaşına kadar kendisinin bakması sağlanıp desteklenmeli. Bunun kadın istihadımını azaltacağı, kadını çalışma hayatından uzaklaştıracağı şeklinde itirazlar gelebilir. Fakat Türkiye’ de bakıcı adı altında istihdam edilen kadınların herhangi bir kaydının, eğitimlerinin olmaması göz önünde bulundurulursa, çocuğun en çok bakıma muhtaç olduğu dönemde yanlış ellerde büyümemesi adına doğru olur diye düşünüyorum. Nitekim yarı zamanlı çalışma modeli de yine anne ve çocuğun birlikte olması adına geliştirilen bir model.
Bu konu çok su götürür. Söylenecek çok söz var. Uygulamanın denetim ve nihai karar aşamasında yer aldığım için sayfalarca yazabili,r saatlerce konuşabilirim. Büyükanne projesinin sakıncalarını da görüyor ve olası sıkıntıları öngörüyorum ama dillendirmek istemiyorum:) Her iki projeyi de uzun vadede annenin çalışma hayatına katkı olarak değerlendiriyorum.
Not 1: Kısa ve uzun dönemli part time çalışma ile ilgili üç post halindeki yazılarımaşu linklerden ulaşabilirsiniz.
Not 2: Büyükanne Projesi için başvuru formuna şu linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Not 3: Sorularınızı instagram adresimden ya da buradan sorabilirsiniz, geç de olsa dönüş yaparım:)"

8 Şubat 2017 Çarşamba

MS Hastalığına Tutulan Genç Kardeşimizin Hepimize Bir Mesajı Var

"Merhaba, 
3 yıl önce bana ms(mulitpl skleroz) tanısı konuldu.Belçika doğumluyum ve üç yıl öncesine kadar hayatım eğlence parkından farksızdı, çok küçüktüm ve hayatımın değerini önemsemeyecek kadar kendimi kaptırmıştım.Türkiye'ye taşınmıştık.Karaman'da kendime yeni bir yol çizmiştim, yeni bir hayata başlangıç yapmıştım, her şey yolundaydı.Bir gün akşam televizyon izlediğim esnada sağ gözümde kara leke benzeri görmeyen bir bölge vardı.Aileme defalarca dile getirdim hatta üç gün boyunca geçmesini bekledim.Geçmediği için göz doktorundan randevu aldık ve ertesi gün muayeneye gittik.Doktor sadece bir şeylerin ters gittiğini söyledi, acilen Konya'ya sevk etti.Konya'ya gittik ve hastalığımın MS'e çok benzeyen bir hastalık olduğunu söylediler(hastalık; adem).Ve hastanede dört gün kortizon tedavisi gördüm.Daha fazla hastane psikolojisine dayanamayıp hastaneden çıkışımı yaptık.Evde günlerce kortizonu ağız yoluyla aldım.Bunu dile getirmek için hiç bir kelime yeterli gelmiyor.Hayatımın zor günleri için başlangıçtı adeta.İki yıl boyunca hiç bir etkisini görmedim ve hiç bir rahatsızlık duymadım ta ki geçen seneye kadar.Geçen sene baş dönmesi şikayetiyle yine doktora başvurduk.Karaman'daki doktorlar kesin ms tanısı koyup ağır bir kortizon tedavisini uygun gördüler.Gece 12de bu haberi aldım ve bir kez daha yıkıldım.Ailem mutsuzluğumu göz önünde bulundurarak ve de emin olmak için bir de konyada muayene olmamı istedi.Konya'da çok önemli bir doktorla görüştük.Tam olarak ms olup olmadığımdan emin olamadı ama daha çok ms'e benzediğini söyledi ve bizi bu dalda daha başarılı olan bir doktora yönlendirdi.Ki bundan önce de bir çok doktora görünmüş olmama rağmen biz bu hastalığı kabullenmemekte kararlıydık.Türkiye'de sadece bu dalda kariyerini çok iyi yerlere taşımış iki tane doktor var.Birisi İstanbul birisi Ankara'daydı, biz İstanbul'u tercih ettik.Doktora görünmek için 8 saat yol gitmeyi rahatlıkla göze almıştık.Doktora girmeden önce mutsuzluğum gözle görülüyordu, korkuyordum, tedirgindim "Ya bir şey çıkarsa? Ya hastaysam? Ya öleceksem? Hayatım boyunca bununla nasıl yaşayacağım? Artık ben hastalıklı bir insan mıyım? "sorularını susturamıyordum kafamda.Doktorun kapısına geldiğimizde ellerim terliyordu, gözlerimden endişemi herkes okuyor gibi hissediyordum.İçeri girdik, doktor MR sonuçlarımı dikkatlice inceledi.Bana birtakım kontroller yaptı.Ve gülümsedi.Annem ağlıyor, babam merakla cevabı bekliyordu.O an inanın ne hissettiğimi ben de bilmiyorum.Doktorum bana tam olarak ms hastası olmadığımı ama içimde bir yılan yattığını söyledi.Bunu 3 yıl içinde atlatma ihtimalim olduğunu söyledi, sadece bir ihtimaldi ki umarım öyle olur.
Ben bir ms hastasıyım ve bacaklarımı kaybetmek dışında da bir çok etkisini gördüm.Çok şükür ki kortizon tedavisi sonucunda tekrar sapasağlam ayağa kalktım.Geçen yaz tatiline kadar her ayımın en az 2 haftasını hastanede geçirdiğimi hatırlıyorum.Şuanda günlük iğne kullanıyorum.Kendime iğne yapacağıma üç yıl önce kimse beni inandıramazdı.Bir çok şey atlattım.Bir çok şey geçti başımdan.Stressiz bir hayat hayal ederken çok daha stresli bir hayatım oldu.Bunun devamında panik atak hastası oldum.Ölüm en büyük korkum.Okulumdan çok geri kaldığım günler oldu.İnsanların ne kadar acımasız olduğunu öğrendim.İnsanların arkamdan söylediklerini duydum.Hastalandım, iyileştim.Hastalandım, iyileştim.Türlü türlü ilaçlar kullandım.Grip oldum, ölecek kadar acı çektim.En ufak bir rahatsızlığımda yine düştüm.Yine kalktım.Birçok kişi kaybettim birçok kişi kazandım.Hayatımda yazıya dökemeyeceğim kadar çok şey değişti.Güçlüyüm ama yorgunum.Bir kız kardeşim var.Sağlığı yerinde, ailem yanımda, arkadaşlarım yanımda.Ben sapasağlamım.Hastalığım bana çok şey kattı.Ne kadar şımarık bir kız olduğumun farkına vardım, ne kadar kör olduğumu ve aslında hayatı yeni yeni tanımaya başladığımı farkettim.Bu hastalık bana zarar verdiği kadar çok şey kattı.Geceleri uykumdan uyanıp öleceğim diye ağladıklarım oldu.Sevdiklerime veda edeceğimi düşündüğüm oldu.Bir gün asla hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağına inandığım da oldu.Ama hiç bir şey olmayacak.
Allahıma, doktorlarıma, aileme ve kendime kalpten inanıyorum.Allah'ın kudretine inanıyorum.Kafamın içinde yaşadıklarımı, hislerimi ve gördüklerim, öğrendiklerimi size aktaramam.Sadece bunu bana veren Allaha şükürler olsun.Ondan herkes için sağlık diliyorum.Halâ bir ms hastasıyım ve hayatımı kimsenin hayatına değişmem.Ms hastaları için veya bu hastalıkla yeni tanışmış olanlar için şunu söyleyebilirim ki atlatıcaksınız, kötü günleri arkanızda bırakıcaksınız.On kez düşseniz de on kez kalkıcaksınız.Hayatın ne kadar acımasız olduğunu eminim benden çok daha iyi idrak etmişsiniz ve tanık olmuşsunuzdur.Zor olduğunun fazlasıyla farkındayım hatta inanmayacaksınız ama henüz 18 yaşındayım.Yanınızda sevdikleriniz varken ve sizin kalbinizde inanç varken size hiç bir şey olmayacağına söz verebilirim.
Doktorlarınıza güvenin.Ailenize inanın.Lütfen bu konuda hiç bir korkunuz olmasın.Her atak geçirdiğimde "işte yine başlıyoruz" diyorum.Bu hastalık ilk başta sizin düşmanınız olsa da ilerleyen zamanlarda dostunuz olacaktır bana inanın.Bana hayatı tanıtan, kendimi tanımamı sağlayan ve normal şartlarda başımdan geçmeyecek olan her şeye sebep oldu.Eğer hayatınızı ve hayatınızdaki bir çok kişiye biraz olsun sevgi besliyorsanız ölüme sebep olmayan bir hastalık sahibi olduğunuz için şükür etmelisiniz.Ölüme bu kadar yakın olmak varken kendinize bu kadar uzak olmayın.Yaşamak her şeyden daha güzel.Eminim ki iğne yemekten ve aç kalmaktan daha ağır bir fiziksel acıya maruz kalmayacaksınız.Umarım düşüncelerinize biraz olsun yön verebilirim.
Sevgilerimle"