Doktor çalışma artık, yat dinlen dedi.
Yatamam dedim.
Çalışmayacaksın dedi
Çalışmam tamam ama yatamam dedim.
Otursan da olur dedi.
E iyi madem.
Ben boş duramam.

Bir gün AVM ye gitmiştik kız kardeşimle teknoloji marketlerde elle diken küçük makinalardan arıyorduk. Çünkü ben evde otururken keçe dikiyordum.Oğlumun odasına süsler falan yaparım dedim hiç değilse.Ama keçe el ile dik dik bitmiyor.
Fakat çok alakasız başka bir mağaza da tek bir tane dikiş makinası vardı.İşte bu yandaki. Makina bana baktı ben kardeşime kardeşim tavana baktı. 300 TL'ydi. 300 TL buna verilir miydi? Başladım hesap yapmaya, Özge'ye soruyorum Özge terzi paçayı kaç paraya yapıyor. 5 TL heralde, tamam daraltma ne kadar şu kadar şu ne kadar bu kadar. 10 kez paça yapsam 5 kez daraltsam 6 kez ilik açsam falan diye hesap yapıyorum. Sonrasında kardayım. Alayım o zaman.

Mağaza çalışanı alenen gülüyor bana. Ben de ona gülüyorum. Yalan mı dedim, sokağa mı atacağız parayı!
Velhasıl kelam aldık makinayı eve getirdik koyduk yemek masasının üzerine. Ne ip var ne kumaş. Makina nasıl çalışır hiççççbiiirrr fikrim yok. Hani açsam internetten baksam ne soracağım google'a onu bilmiyorum. Hayatımda dikiş makinasına ellememişim.
Açtım kılavuzu, anlayana kadar okudum. En azından makinanın neresinin adı ne onları çözdüm.
Ertesi gün Kadıköy masrafçılar sokağına gittim.Benim masrafçım Aydın Tuhafiye'dir. Burhan var orada. Güleryüzlü temiz bir esnaf. Babası Memet Amca hep takılır bana. Neyse, Burhan'a az sormadım, bu ne bu ne bunu nasıl kullanacağım.
Şimdi yaptıklarımı Burhan da görünce şaşırıyor:)
Ben dikişin tadını aldım ya, oturuyorum evde. Gerek yoksa ofise gitmiyorum.

Hatta az önce açtım facebook'umdan buldum sanırım makinamı 20 Mayıs 2014'ta almışım. Çünkü 22 Mayıs'ta bu resimleri yüklemişim. Şu sağ tarafta gördüğünüz kese benim birleştirebildiğim ilk şeydi :)
Tabi ben hemen Cuma Pazarı ve İkea!yı keşfettim. Gİttim oralardan birer metre kumaşlar aldım.
Nasıl öğrendiğime gelince. Arkadaşlar internet doğru ekullanıldığı takdirde bildiğiniz CENNET. Her alanda o kadar çok bilgi var ki biraz kassam ameliyata girerim (Mübalağa ediyorum tabi) Şaka bir yana, youtube dan o nasıl dikilir bu nasıl dikilir bunu nasıl yaparım diye yaza yaza bir çok video izledim. Tabi ingilizce ararsanız çok fazla kaynak bulursunuz.
O ilk günlerde ortaya çıkardığım diğer eserlerimden bazıları:)
MEsela aşağıdaki kalemkutular için bayağı uğraştım ve aynı modalden bir sürü diktim. Güzel olanları arkadaşlarıma hediye ettim, olmayanları kendime aldım içine ıvır zıvırımı koydum.
O sıra maaledef Soma Faciası yaşanmıştı. Anadolu ve Mehmet Selim Kiraz Adliyesi kermes düzenliyordu. Meslektaşlarımız çeyizlik dantellerinden antikalarına kadar pek çok önemli şeyi bağışlıyordu.
Açıkçası benim maddi değeri olan çok eşyam yoktur. Ben de çanta dikmeye karar verdim. Amerikan bezinden bez çantalar dikip üzerlerine keçeler işledim. Onların resimleri vardı ama bulamadım :(
O çantaları dikmek de benim için iyi oldu. Hepsi satılmış zaten çantalarımın.
Sonra oğlum doğdu bir süre tabi ki dikiş dikemedim. Ali Yiğit biraz büyüyüp düzene girip ben kendime gelince o uyudukça ve canım istedikçe dikmeye devam ettim.
Dikiş dikmek kolay mı derseniz, ben bir insanın bir şeyi gerçekten istedikten sonra hiçbir şeyin zor olmayacağını düşünüyorum. Dİkiş dikmek ne kolay ne zor. Emek istiyor. Vakit istiyor. Ben dikiş dikmeyi gerçekten çok sevdim. Keşke daha önce öğrenseymişim diyorum.
Tabi o zamandan bu zamana ben dikiş olayını bayağı ilerlettim. Salon ortasonda dikiş diktiğim günlerden kendime bir dünya yarattığım günlere geldim.

Tabi artık bende hastalık oldu dikiş. Sürekli bir şeyler dikesim geliyor, her şeye nasıl dikilmiş diye bakıyorum. Geçen gün Hakimin cüppesini keserken yakaladım kendimi. Tüm kıyafetlerimi kesip yeniden dikmek istiyorum.

ZAten hayalimde ona kostüm dikmek var. Bu fikir beni çok motive etmişti.
Aslında eni konu hayal ettiğimde buydu. Kendim bile hayallerimin ötesine geçtim. Yani çok süper olduğumdan değil de kendi hayalimdekinden öteye gitmiş olduğumdan...
Eğer azimle, yılmadan devam ederseniz, bence olur bu iş. Ben nasıl zaman ayırıyoruma gelince.
Bana bunu çok soruyorlar nasıl yetişiyorsun? Bir kere ben Ali Yiğit doğduğundan beri akşam gezmesine gitmiyorum ki aynı saatte yıkansın, emsin ve uyusun. Çocuk bu rutine alıştığı için akşam uyku saatinde uyuyor ve bütün bir gece bana kalıyor.
Ve ayrıca hayat müşterek, uyamadığı zamanlarda da eşim ilgileniyor. Bir de ben çok hızlı hareket ederim. Danışmanlık verdiğim bir şirketin çalışanları bana Speedy Gonzales adını takmış sonra öğrenmiştim. Her işi çok hızlı hallettiğim için.
Hal böyle olunca, hem hızlıyım hem de hiç boş duramam. Hastalık bu aslında. Sürekli bir şey yapmam lazım benim. Yani mesele benim mizacımla da alakalı.
Bu akşam da tontişime şort diktim.
Bu çocuk kıyafeti satan mağazalar çıldırmışlar cidden. Çocuk giyemeden küçülüyor kıyafetler. 30 TL'ye şort mu olur yahu! 30 TL ye ben Ümraniyeden 10 kilo kumaş alır bütün sülaleme şort dikerim cidden (işte böyle bir hastalığa dönüşüyor)
REnk renk çeşit çeşit kumaş kestim ama bugün çok yoruldum artık zorlamanın alemi yok.
Uzun zamandır aklımda bağlama çalmayı öğrenmek var. Geçen akşam eşime dedim ki ben artık bi kurs bulayım.
Döndü, bence sen bağlamayı da yaparsın dedi. Ne diyorsun yaaaae demeden dediğinden çok keyif almış olacak ki, "Vallahi bak ben artık sana inanıyorum tel mel sopa mopa bulursun bağlamanı da kendin yapar kursa öyle gidersin" dedi.
Ya ne yapayım ben de güldüm. Yazarken de güldüm vallahi.
Siz de okurken gülün.
Güle güle uyuyun.
İyi geceler